وَأَنَّا لَمَسْنَا السَّمَاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَسًا شَدِيدًا وَشُهُبًا |
ARAPÇA LATİN |
Ve ennâ le mesnes semâe fe vecednâhâ muliet haresen şedîden ve şuhubâ(şuhuben). |
|
DİYANET İŞLERİ |
“Kuşkusuz biz göğe ulaşmak istedik, fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu bulduk.” |
|
DİYANET VAKFI |
Doğrusu biz (cinler), göğü yokladık, fakat onu sert bekçilerle, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk. |
|
ELMALILI SADE |
Doğrusu biz o göğü yokladık da onu kuvvetli muhafızlar ve atılmaya hazır ateşin aleviyle doldurulmuş bulduk. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
«Ve muhakkak ki, biz göğe dokunduk ta hemen onu şiddetli bekçiler ile ve şihaplar ile doldurulmuş bulduk.» |
|
FİZİLALİL KURAN |
Göğü yokladık, orayı sert bekçilerle ve göktaşları ile dopdolu bulduk. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Ve gerçekten de biz, göğü yokladık da orasını, kuvvetli bekçilerle ve şihaplarla dolu bulduk. |
|
İBN-İ KESİR |
Doğrusu biz; göğü yokladık da, onu sert bekçiler ve alevlerle doldurulmuş bulduk. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
«Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk.» |
|
BEKİR SADAK |
«Dogrusu biz gogu yokladik; onu sert bekciler ve kayan ateslerle doldurulmus bulduk.» |
|
CELAL YILDIRIM |
Biz, gerçekten göğü yokladık da sert ve güçlü bekçilerle ve şihablarla dolu bulduk. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
(Cin devamla:) «Biz ciddî bir suretde göğe erişmek istedik. Fakat onu sert bekçilerle ve (yakıcı) şihablarla doldurulmuş bulduk». |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Doğrusu biz (cinler topluluğu, meleklerin sözünü dinlemek için) semayı yokladık da, onu (meleklerden ibaret) çok kuvvetli bekçiler ve şihaplarla (akan yakıcı yıldızlarla) doldurulmuş bulduk. |
|
ALİ BULAÇ |
"Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk." |
|