لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِي مِنْ جُوعٍ |
ARAPÇA LATİN |
Lâ yusminu ve lâ yugnî min cû’(cûın). |
|
DİYANET İŞLERİ |
O, ne besler ne de açlıktan kurtarır. |
|
DİYANET VAKFI |
(2-7) O gün bir takım yüzler zelildir, durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur, kızgın ateşe girer. Onlara kaynar su pınarından içirilir. Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur, o ise ne besler ne de açlığı giderir. |
|
ELMALILI SADE |
Ne besler, ne açlıktan kurtarır. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
(5-7) Pek hararetli kaynaktan suvarılacaktır. Onlar için dikenli bir ağaçtan başka bir yiyecek yoktur. Ne semîzletir, ne de açlıktan kurtarır. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Ne semirtir, ne de açlığı giderir. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Ne besler ve ne doyurur, açlığı defeder. |
|
İBN-İ KESİR |
O, ne semirtir, ne de açlığı giderir. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Ne doyurup semirtir, ne de açlıktan korur. |
|
BEKİR SADAK |
(6-7) Semirtmeyen, acligi gidermeyen kotu kokulu bir dikenden baska yiyecekleri yoktur. |
|
CELAL YILDIRIM |
O ne besler, ne de açlığı giderir. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
Ki o, ne semirtir (doyurur), ne de açlığı giderir. |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
O, ne besler, ne açlıktan kurtarır. |
|
ALİ BULAÇ |
Ne doyurup-semirtir, ne açlıktan korur. |
|