هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ |
ARAPÇA LATİN |
Heyhâte heyhâte limâ tûadûn(tûadûne). |
|
DİYANET İŞLERİ |
“Hâlbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!” |
|
DİYANET VAKFI |
«Bu size vaâdedilen (öldükten sonra yeniden dirilmek, gerçek olmaktan) çok uzak!» |
|
ELMALILI SADE |
Heyhat, o vadolunduğunuz şey ne kadar uzak! |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
«Ne uzak, ne uzak o vaad olunduğunuz şey.» |
|
FİZİLALİL KURAN |
Heyhat, heyhat! Gerçekten ne kadar uzak bir korkutmadır bu! |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Size vaadedilen şey, gerçekten ne de uzak, ne de uzak. |
|
İBN-İ KESİR |
Vaad edildiğiniz şey ne kadar uzak, hem de ne kadar uzak. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
«Heyhat, size va´dedilen şeye heyhat...» |
|
BEKİR SADAK |
«Oysa tehdit edildiginiz sey ne kadar, hem de ne kadar uzak!» |
|
CELAL YILDIRIM |
Va´dolunduğunuz şeyler pek uzaktır, pek uzak!. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
«Tehdîd olunageldiğiniz o şey ne kadar uzak, ne kadar uzak»!. |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
O korkutulduğunuz şey (azab) ne uzak, ne uzak! (olur şey değil). |
|
ALİ BULAÇ |
"Heyhat, size va´dedilen şeye heyhat..." |
|