وَلَنُذِيقَنَّهُمْ مِنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَىٰ دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ |
ARAPÇA LATİN |
Ve le nuzîkannehum minel azâbil ednâ dûnel azâbil ekberi leallehum yerciûn(yerciûne). |
|
DİYANET İŞLERİ |
Andolsun, dönsünler diye biz onlara (ahiretteki) en büyük azaptan önce (dünyadaki) yakın azabı elbette tattıracağız. |
|
DİYANET VAKFI |
En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yakın azaptan tattıracağız; olur ki (imana) dönerler. |
|
ELMALILI SADE |
Şu da bir gerçek ki, onlara en büyük azaptan önce o yakın azaptan (dünya azabından) da tattıracağız, belki dönerler. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
Ve elbette onlara o en büyük azaptan önce o yakın azaptan tattıracağız. Umulur ki, onlar ric´at ediverirler. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Belki dönüp yola gelirler diye onlara büyük azapdan önce mutlaka daha yakın azabı da tattıracağız. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Biz, belki dönerler diye pek büyük azaptan önce de onlara yakın bir azâbı tattıracağız mutlaka. |
|
İBN-İ KESİR |
Belki dönerler diye andolsun ki onlara büyük azabdan önce de mutlaka yakın azabdan tattıracağız. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Andolsun, biz onlara belki (küfürden İslam´a) dönerler diye o büyük (uhrevi) azabtan önce, yakın (dünyevi) azabtan da taddıracağız. |
|
BEKİR SADAK |
Belki yollarindan donerler diye and olsun onlara buyuk azabdan once dunya azabindan tattiririz. |
|
CELAL YILDIRIM |
And olsun ki biz onlara —belki dönerler diye— o en büyük azâbdan önce yakın azabı mutlaka tattıracağız. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
Biz, o en büyük azâbdan önce de onlara mutlakaa yakın azâbdan tatdıracağız. Tâki ric´et etsinler. |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Şu da muhakkak ki, o kâfirlere, o en büyük azabdan (cehennem azabından) önce, yakın azabdan (dünyadaki esaret, ölüm, açlık gibi felâketlerden) taddıracağız. Olur ki, (küfürlerinden) dönerler, tevbe ederler. |
|
ALİ BULAÇ |
Andolsun, Biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük (uhrevi) azapdan önce, yakın (dünyevi) azaptan da taddıracağız. |
|