فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ |
ARAPÇA LATİN |
Fe zûkû azâbî ve nuzur(nuzuri). |
|
DİYANET İŞLERİ |
“Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!” dedik. |
|
DİYANET VAKFI |
İşte azabımı ve uyarılarımı tadın! (denildi). |
|
ELMALILI SADE |
Tadın bakalım azabımı ve uyarılarımı! |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
(39-40) «Artık azabımı ve tehditlerimi tadın!» (dedik). Kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı? |
|
FİZİLALİL KURAN |
Tadın bakalım azabımı ve uyarılarımın sonuçlarını. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Artık tadın azâbımı ve korkutuşlarımı. |
|
İBN-İ KESİR |
Tadın, işte azabımı ve tehditlerimi. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Şimdi azabımı ve uyarıp korkutmamı tadın. |
|
BEKİR SADAK |
«zabimi ve uyarmalarimi dinlememenin sonucunu tadin» dedik. |
|
CELAL YILDIRIM |
(38-39) And olsun ki, bir sabah devam eden bir azâb onlara geliverdi. «Tadın azabımı ve uyarılarımı!» (dedik), |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
«İşte tadın benim azabımı ve tehdîdlerimi (n akıbetini)». |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Tadın bakalım azabımı ve peygamberimin tehdidlerini!... |
|
ALİ BULAÇ |
Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın. |
|