Kamer Suresi
 



AYET NO

MEAL

1 Kıyamet yaklaştı, kamer (ay ikiye) bölündü. (Kâfirlerin, Hz. Peygamberden bir mucize istemeleri üzerine ayın ikiye bölünme hadisesi olmuştur.) Facebook'ta Paylaş
2 Hâlâ bir mucize görseler, yüz çevirib şöyle derler: “- Bu devam edegelen kuvvetli bir sihirdir.” Facebook'ta Paylaş
3 (Kıyameti ve mucizeyi) inkâr ettiler; hevalarına uydular. Halbuki (Allah’ın vaad ettiği) her iş için bir hakikat var. Facebook'ta Paylaş
4 And olsun, onlara (ibret alıncak) kıssalardan öyleleri de geldi ki, onlarda inkârdan alıkoyacak haberler var; Facebook'ta Paylaş
5 Tam bir hikmet... Fakat korkutmalar fayda vermiyor. Facebook'ta Paylaş
6 O halde (Ey Rasûlüm) onlardan yüz çevir. O çağırıcı İsrâfil’in görülmemiş dehşetli bir şeye (müminleri cennete, kâfirleri cehenneme) davet edeceği gün; Facebook'ta Paylaş
7 (Korkudan) gözleri baygın olarak kabirlerden çıkacaklar; etrafa yayılan çekirgeler gibi... Facebook'ta Paylaş
8 Çağırıcıya (İsrâfil’in sesine) doğru koşarak, kâfirler (bu kıyamet gününde şöyle) diyecektir: “- Bu çok şiddetli bir gündür.” Facebook'ta Paylaş
9 Onlardan (Mekke’lilerden) önce Nûh kavmi tekzib ettiler de, kulumuzu (Hz. Nûh’u) yalanladılar; mecnûndur, dediler ve onu tebliğden alıkoydular. Facebook'ta Paylaş
10 Nihayet o da, Rabbine şöyle dua etti: “- Ben mağlûbum, benim için onlardan intikam al.” Facebook'ta Paylaş
11 Bunun üzerine, biz de bardakdan boşanırcasına bir yağmur ile göğün kapılarını açtık. Facebook'ta Paylaş
12 Böylece arzı da kaynaklar halinde coşturduk. Nihayet iki su (yerin ve göğün suları, Nûh kavmini helâk edecek) muayyen bir ölçü üzerinde birleşiverdi. (Böylece mukadder olan helâk husule geldi.) Facebook'ta Paylaş
13 Biz, Nûh’u (ve onunla iman edenleri), levhalardan yapılmış ve perçinleşmiş gemiye yükledik; Facebook'ta Paylaş
14 Öyle ki, muhafazamız altında akıb gidiyordu. Bunu, (peygamberlik nimeti) inkâr edilen Nuh’a, bir mükâfat olarak yaptık. Facebook'ta Paylaş
15 Celâlim hakkı için, biz bu vak’ayı (veya gemiyi), bir alâmet (ve ibret dersi) olarak bıraktık; fakat düşünen mi var? Facebook'ta Paylaş
16 (İşte bak, Ey Rasûlüm), benim azabım ve tehdidlerim nasıl oldu!... Facebook'ta Paylaş
17 And olsun ki, biz Kur’an’ı düşünüb öğüd almak için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var? Facebook'ta Paylaş
18 Âd kavmi de tekzib etti. İşte (bak, Ey Rasûlüm), nasıl oldu azabım ve tehdidlerim!... Facebook'ta Paylaş
19 Çünkü biz, uğursuzluğu devamlı bir günde, (Hûd peygamberin gönderildiği) Âd kavminin üzerlerine kökü kurutan şiddetli bir rüzgâr gönderdik. Facebook'ta Paylaş
20 Öyle ki, insanları, kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibi söküb atıyordu. Facebook'ta Paylaş
21 İşte (bak, Ey Rasûlüm), nasıl oldu azabım ve tehdidlerim!... Facebook'ta Paylaş
22 And olsun ki, biz Kur’an’ı düşünüb öğüd almak için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var? Facebook'ta Paylaş
23 Semûd kavmi (Salih peygamberin öğüdlerini ve) azab haberlerini tekzib ettiler de, Facebook'ta Paylaş
24 Şöyle dediler: “- İçimizden (peygamber iddiasında olan) bir insana mı tâbi olacağız? O takdirde biz, muhakkak sapıklık içinde kalır ve ateşlere düşeriz. Facebook'ta Paylaş
25 O kitab (vahy) aramızdan ona mı bırakılıyor? Doğrusu o, şımarık bir yalancıdır.” Facebook'ta Paylaş
26 İleride bilecekler, o şımarık yalancı kimdir? Facebook'ta Paylaş
27 İşte biz, onlara bir imtihan olmak üzere, o dişi deveyi (bir mucize olarak kayadan) çıkarıp gönderiyoruz. Şimdi onların ne yapacağını gözetle ve eziyetlerine sabret. Facebook'ta Paylaş
28 Hem onlara haber ver ki, (kuyudan istifade edecekleri) su, (deve ile kendi) aralarında nöbetledir. (Bir gün deveye, bir gün onlara.) Her su nöbetinde, sahibi hazır bulunmuş olsun. Facebook'ta Paylaş
29 (Salih Peygamberin kavmi bir müddet nöbetleşe bu emre uyduktan sonra), nihayet (Kudar İbni Salif adındaki) arkadaşlarını çağırdılar. O da kılıca sarılarak deveyi kesti. Facebook'ta Paylaş
30 Fakat bak, nasıl oldu azabım ve tehdidlerim!... Facebook'ta Paylaş
31 Çünkü biz, üzerlerine korkunç bir ses gönderdik de, onlar, ağıldaki hayvanların çiğneyib ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular. Facebook'ta Paylaş
32 And olsun ki, biz Kur’an’ı düşünüb öğüd almak için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var? Facebook'ta Paylaş
33 Lût kavmi (peygamberlerinin) azab haberlerini tekzib ettiler. Facebook'ta Paylaş
34 Biz, onlara, taş yağdıran bir rüzgâr gönderdik; yalnız Lût (peygamberin) ailesini bir seher vakti kurtardık. Facebook'ta Paylaş
35 Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte (iman ve itaat etmek suretiyle nimetimize) şükür edeni, böyle mükâfatlandırırız. Facebook'ta Paylaş
36 And olsun ki, Lût, azabımızla onları korkutmuştu; fakat o ihtarları, şübhelenerek inkâr ettiler; Facebook'ta Paylaş
37 Ve onun (meleklerden ibaret) misafirlerine, (kendi aralarında icra etmekte oldukları kötü işle) tecavüze kalkıştılar. Biz de onların gözlerini silme kör ediverdik. “- Şimdi azabımı ve peygamberimin tehdidlerini tadın.” dedik. Facebook'ta Paylaş
38 Celâlim hakkı için, bir sabah vakti, devamlı bir azab onları bastırıverdi. (Bu azab, cehenneme atılışlarına dek devam edecektir). Facebook'ta Paylaş
39 Tadın bakalım azabımı ve peygamberimin tehdidlerini!... Facebook'ta Paylaş
40 And olsun ki, biz Kur’an’ı düşünüb öğüd almak için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var? Facebook'ta Paylaş
41 Celâlim hakkı için, Firavun ailesine de (azab haberlerini veren) peygamberler geldi. Facebook'ta Paylaş
42 Onlar, mucizelerimizin hepsini inkâr ettiler. Biz de onları öyle yakalayıverdik ki, her şeye gâlib olana (Allah’a) böyle (yapmak) yaraşır. Facebook'ta Paylaş
43 (Ey Mekke’liler), sizin kâfirleriniz (kuvvet ve imkân bakımından) onlardan (bu adları geçen kavimlerden) hayırlı mı? Yoksa sizin için (İlâhî) kitablarda bir kurtuluş (haberi) mi var? Facebook'ta Paylaş
44 Yoksa onlar; “- Biz yardımlaşır, bize karşı gelene zafer kazanır bir topluluğuz” mu diyorlar? Facebook'ta Paylaş
45 Yakında (Bedir’de) o topluluk bozulacak ve arkalarını dönüb kaçacaklar. Facebook'ta Paylaş
46 Daha doğrusu onların asıl azab vakti, kıyamettedir. O vaktin azabı daha müdhiş, daha acıdır. Facebook'ta Paylaş
47 Muhakkak ki mücrimler (müşrikler) şaşkınlık ve çılgın ateşler içindedirler. Facebook'ta Paylaş
48 O gün, yüzleri üstü ateşte sürüklenecekler; ve onlara “-Tadın cehennemin dokunuşunu” denilecek. Facebook'ta Paylaş
49 Gerçekten biz, her şeyi (hikmetimiz icabı) bir kaderle yaratmışızdır. Facebook'ta Paylaş
50 (Bir şeyin olmasını murad ettik mi) emrimiz başka değil, ancak birdir (yalnız ol kelimesidir, oluverir); bir göz kırpması gibidir. Facebook'ta Paylaş
51 And olsun, (küfür hususunda benzeriniz olan) sizin gibileri helâk da ettik; fakat hani düşünen? Facebook'ta Paylaş
52 Bununla beraber işledikleri her şey (amellerin yazıldığı) defterlerdedir. Facebook'ta Paylaş
53 Küçük ve büyük (yapılan her şeyin) hepsi (Levh-i Mahfûz’da) yazılıdır. Facebook'ta Paylaş
54 Şüphesiz takva sahibleri cennetlerde aydınlıklar içindedirler; Facebook'ta Paylaş
55 Rıza gösterilen bir yerde... Kudretine nihayet olmıyan bir Melek’in (her şeye hakim bulunan Allah Tealâ’nın) huzurunda... Facebook'ta Paylaş