Kalem Suresi
 



AYET NO

MEAL

1 Nûn ve kalem, bir de satıra yazı yazdıkları şeyler hakkı için, Facebook'ta Paylaş
2 Sen (Ey Rasûlüm, ikram edildiğin) Rabbinin (peygamberlik) nimeti ile bir mecnûn değilsin; Facebook'ta Paylaş
3 Ve muhakkak sana tükenmez bir sevap var... Facebook'ta Paylaş
4 Gerçekten sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin. Facebook'ta Paylaş
5 Yakında göreceksin, onlar da (akıbetlerini) görecekler; Facebook'ta Paylaş
6 Hanginizmiş mecnûn... Facebook'ta Paylaş
7 Muhakkak senin Rabbin, kendi yolundan kimin saptığını en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de en iyi bilendir. Facebook'ta Paylaş
8 O halde (Ey Rasûlüm, Allah’ı, Kur’an’ı ve peygamberi) yalanlıyanları tanıma. Facebook'ta Paylaş
9 Arzu ettiler ki, (kendilerine) yumuşaklık göstersen, onlar da sana yumuşak davransalar. Facebook'ta Paylaş
10 Bir de tanıma (haklı haksız) her çok yemin edeni, değersizi; Facebook'ta Paylaş
11 Çok ayıplayanı, koğuculukla gezeni... Facebook'ta Paylaş
12 Hayırdan alıkoyanı, aşırı zalimi, çok günahkârı; Facebook'ta Paylaş
13 Zorbayı, bütün bunlarla beraber soysuz olan yardıkçıyı... Facebook'ta Paylaş
14 Mal sahibidir ve oğulları vardır diye, (bunlara itaat etme). Facebook'ta Paylaş
15 Ona âyetlerimiz (Kur’an) okunduğu zaman; “- Eskilerin masalları...” demiştir. Facebook'ta Paylaş
16 Biz, yakında onun burnunu dağlıyacağız. Facebook'ta Paylaş
17 Muhakkak ki biz, Mekke’lileri (kıtlık, açlık, ölüm ve esaret gibi belâlarla) imtihan ettik; nasıl ki o bağ sahiplerini bir belâ ile imtihan etmiştik: Hani o bağ sahipleri, sabah olunca bağın meyvelerini mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi. Facebook'ta Paylaş
18 İstisna da yapmıyorlaradı, (İnşaallah demiyorlardı). Facebook'ta Paylaş
19 Bir de onlar uyurlarken, o bahçe üzerine Rabbinden bir belâ indi de, Facebook'ta Paylaş
20 O bahçe, kapkara kesiliverdi, (kökünden yandı gitti). Facebook'ta Paylaş
21 Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler: Facebook'ta Paylaş
22 “Haydin devşirecekseniz, ürününüzü toplamaya erken çıkın!” Facebook'ta Paylaş
23 Hemen fırladılar; aralarında şöyle fısıldaşıyorlardı: Facebook'ta Paylaş
24 “Bugün bağınıza bir miskin sokulmasın.” Facebook'ta Paylaş
25 Hem zanlarınca, miskinleri mahrum etmeğe güçleri yeterek erkenden gittiler... Facebook'ta Paylaş
26 Vakta ki o bahçeyi (böyle yanmış kapkara) gördüler : “-Biz, herhalde yanlış gelmişiz.” dediler. Facebook'ta Paylaş
27 (Etrafa bakınıp kendi bahçeleri olduğunu anladıkları zaman da): “-Hayır, (bahçenin bereketinden) biz mahrum edilmişiz.” dediler. Facebook'ta Paylaş
28 İnsaflıları şöyle dedi: “- Ben demedim mi size, tesbîh etseydiniz? (İnşaallah deyeydiniz).” Facebook'ta Paylaş
29 Onlar: “- Seni tenzîh ederiz, Rabbimiz! Doğrusu biz zalimlermişiz.” dediler. Facebook'ta Paylaş
30 Sonra da döndüler, birbirlerine kabahat yüklemeye başladılar: Facebook'ta Paylaş
31 Dediler ki: “-Yazıklar olsun bizler azgınlarmışız. Facebook'ta Paylaş
32 Umulur ki Rabbimiz, bize, onun yerine daha hayırlısını verir. Muhakkak biz, Rabbimizden hayır istiyenleriz.” Facebook'ta Paylaş
33 İşte böyledir azab... Ahiret azabı ise, daha büyüktür; eğer bunu bilseler, (sakınırlardı). Facebook'ta Paylaş
34 Muhakkak ki takva sahibleri için, Rableri katında Na’îm= nimetleri tükenmez cennetler var. Facebook'ta Paylaş
35 Artık müslümanları, mücrim kâfirler gibi yapar mıyız, (hiç sevap bakımından onları bir tutar mıyız)? Facebook'ta Paylaş
36 (Ey kâfirler, öldükten sonra müminle kâfir müsavi olur demekle) neyinize güveniyorsunuz? Nasıl (böyle yanlış) hüküm veriyorsunuz? Facebook'ta Paylaş
37 Yoksa size mahsus kitap var da, onda şu dersi mi okuyorsunuz. Facebook'ta Paylaş
38 “- Siz her şeyi arzu ederseniz, muhakkak o sizin olacak.” diye, içinde yazılı mıdır? Facebook'ta Paylaş
39 Yoksa size karşı, üzerimizde kıyamet gününe kadar sürecek yeminler, taahhüdler mi var ki, kendi menfaatiniz için ne hüküm veriyorsanız mutlaka sizin olacak? Facebook'ta Paylaş
40 (Ey Rasûlüm) onlara sor: “-İçlerinden hangisi (bu söyledikleri sözü dava edip doğru çıkarmağa) kefildir?... Facebook'ta Paylaş
41 Yoksa onların (bu sözde) ortakları mı var? Öyle ise, o ortaklarını da getirsinler, eğer (sözlerinde) doğru iseler.” Facebook'ta Paylaş
42 O kıyamet günü ki, iş güçleşip hakikat perdesi açılmağa başlıyacak, secdeye (Hakka boyun eğmeğe) çağrılacaklar; fakat güçleri yetmiyecektir. Facebook'ta Paylaş
43 Gözleri düşkün bir halde, kendilerini bir zillet saracaktır. Halbuki, vaktiyle (dünyada) başları selâmette iken, bu secdeye davet olunuyorlardı; (da onu kabul etmiyorlardı). Facebook'ta Paylaş
44 O halde (Ey Rasûlüm), bu Kur’an’ı yalan sayanları bana bırak, (sen kalbini onlarla meşgul etme. Ben onların hakkından gelirim). Biz, onları, bilemiyecekleri yönden derece derece azaba yaklaştırırız; (Onlara sıhhat ve bol nimet veririz de, onu haklarında iyi zannederler. Halbuki o kâfirlere verdiğimiz bu mühletin sonu fecidir). Facebook'ta Paylaş
45 Ben onlara mühlet veririm; çünkü benim azabım çok şiddetlidir, (onu kimse önliyemez). Facebook'ta Paylaş
46 Yoksa sen, (Mekke halkına risaletini tebliğden dolayı) onlardan bir ücret istiyorsun da, borçlu kalmaktan, yük altında ezilmişlerdir? Facebook'ta Paylaş
47 Yoksa gayb (Allah’ın ilmi) yanlarında da, onlar (ondan) mı yazıyorlar? Facebook'ta Paylaş
48 O halde (Ey Rasûlüm, Allah’ın kâfirlere mühlet vermesine dair olan) Rabbinin hükmüne sabret de, Yûnus peygamber gibi (aceleci) olma. Hani o, (balığın karnında) gamla dolu olduğu halde dua etmişti. Facebook'ta Paylaş
49 Eğer Rabbinden, ona, bir rahmet yetişmiş olmasaydı, kötü bir şekilde (balığın karnından) yeryüzüne atılacaktı. Facebook'ta Paylaş
50 Fakat Rabbi onu seçti de, kendisini salihlerden (peygamberlerden) kıldı. Facebook'ta Paylaş
51 Doğrusu o kâfirler, Kur’an’ı işittikleri vakit, (sana olan düşmanlıklarından dolayı) az kalsın gözleri ile seni devireceklerdi. Hâlâ da (senin için): “-Muhakkak O bir mecnûndur.” diyorlar. Facebook'ta Paylaş
52 Halbuki o Kur’an bütün âlemler için ancak bir öğüddür. Facebook'ta Paylaş