فَتَوَلَّ عَنْهُمْ ۘ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ إِلَىٰ شَيْءٍ نُكُرٍ |
ARAPÇA LATİN |
Fe tevelle anhum, yevme yed’ud dâi ilâ şey’in nukur(nukurin). |
|
DİYANET İŞLERİ |
(6-7) O hâlde sen de onlardan yüz çevir. Onlar, o davetçinin (İsrafil’in benzeri görülmemiş) bilinmedik (korkunç) bir şeye çağırdığı gün, gözleri düşmüş bir hâlde dağılmış çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar. |
|
DİYANET VAKFI |
Çağıranın görülmemiş bir şeye çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir. |
|
ELMALILI SADE |
Sen de onlardan yüz çevir ki, o gün çağırıcı görülmedik korkunç bir şeye çağırır. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
Artık sen onlardan yüz çevir. O gün ki dâvetci bir korkunç, nâhoş bir şeye dâvet eder. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Sen de yüz çevir onlara. Görevli melek, o gün onları benzeri yaşanmamış olaya çağırdığında; |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Artık yüz çevir onlardan; o gün çağıran, hoşlanılmayan birşeye çağırır. |
|
İBN-İ KESİR |
Öyleyse yüz çevir onlardan. O çağıranın, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağırdığı gün. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Öyleyse sen onlardan yüz çevir; o çağrıcının ´ne tanınmış, ne görülmüş´ bir şeye çağıracağı gün. |
|
BEKİR SADAK |
Oyleyse onlardan yuz cevir; cagiran, gorulmemis ve taninmamis bir seye cagirdigi gun. |
|
CELAL YILDIRIM |
Onlardan yüzçevir. O gün çağrıcı, bilinmedik (korkunç) bir şeyle çağırır. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
O halde (habîbim) onlardan yüz çevir. O da´vet edici nin (misli) görülmemiş, tanıtmamış bir şey´e da´vet edeceği gün. |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
O halde (Ey Rasûlüm) onlardan yüz çevir. O çağırıcı İsrâfil’in görülmemiş dehşetli bir şeye (müminleri cennete, kâfirleri cehenneme) davet edeceği gün; |
|
ALİ BULAÇ |
Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının ´ne tanınmış, ne görülmüş´ bir şeye çağıracağı gün... |
|