خُشَّعًا أَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ جَرَادٌ مُنْتَشِرٌ |
ARAPÇA LATİN |
Huşşe’an ebsâruhum yahrucûne minel ecdâsi keennehum cerâdun munteşir(munteşirun). |
|
DİYANET İŞLERİ |
(6-7) O hâlde sen de onlardan yüz çevir. Onlar, o davetçinin (İsrafil’in benzeri görülmemiş) bilinmedik (korkunç) bir şeye çağırdığı gün, gözleri düşmüş bir hâlde dağılmış çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar. |
|
DİYANET VAKFI |
(7-8) Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi bakışları perişan (utançtan yere bakar) bir halde ve dâvetçiye koşarak kabirlerden çıkarlar. O esnada kâfirler: Bu, çok çetin bir gündür! derler. |
|
ELMALILI SADE |
Gözleri düşkün düşkün sanki yayılan çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
Gözlerî zeliller olarak kabirlerinden çıkacaklardır. Sanki onlar dağılmış çekirgelerdir. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Mezarlarından donuk ve ürkek bakışlarla çıkarak çekirge sürüsü gibi etrafa yayılırlar. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Gözleri yerde, kabirlerden çıkarlar, sanki onlar, dağılmış çekirgelerdir. |
|
İBN-İ KESİR |
Gözleri hor ve hakir olarak, yaygın çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Gözler ´zillet ve dehşetten düşmüş olarak´, sanki ´etrafa serpilen´ çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. |
|
BEKİR SADAK |
(7-8) Gozleri dalgin dalgin, cekirgeler gibi yayilmis, o cagirana kosarak kabirlerden cikarlar. Inkarcilar: «Bu, zorlu bir gundur» derler. |
|
CELAL YILDIRIM |
Onlar da gözleri korkudan önlerine eğik bir halde kabirlerinden çıkarlar; tıpkı etrafa yayılan çekirge misâli. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
gözleri zelîl ve hakıyr (dönüş) olarak, (hepsi de) çıvgın (ve yaygın) çekirgeler gibi, kabirler (in) den çıkacaklar, |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
(Korkudan) gözleri baygın olarak kabirlerden çıkacaklar; etrafa yayılan çekirgeler gibi... |
|
ALİ BULAÇ |
Gözleri ´zillet ve dehşetten düşmüş olarak´, sanki ´yayılan´ çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. |
|