وَآتِ ذَا الْقُرْبَىٰ حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا |
ARAPÇA LATİN |
Ve âti zel kurbâ hakkahu vel miskîne vebnes sebîli ve lâ tubezzir tebzîrâ(tebzîren). |
|
DİYANET İŞLERİ |
Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. |
|
DİYANET VAKFI |
Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma. |
|
ELMALILI SADE |
Akrabaya hakkını ver; yoksula, yolda kalmış olana da; bununla beraber saçıp savurma! |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
Ve karabet sahibine hakkını ver, düşküne de, parasız kalmış yolcuya da (ver). Ve saçıp savurma. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Akrabalarına, yoksula ve yarı yolda kalan yolcuya hakkını ver. Fakat savurganca davranma. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Akrabâya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver ve israfta ileri giderek boş yere, haksız yere malını saçma, savurma. |
|
İBN-İ KESİR |
Yakınlara hakkını ver. Miskine, yolcuya da. Ama saçıp savurma. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp savurma. |
|
BEKİR SADAK |
Yakinina, duskune, yolcuya hakkini ver; elindekiler sacip savurma. |
|
CELAL YILDIRIM |
Yakınlara, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver ve sakın saçıp savurma. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
Hısıma, yoksula, yolda kalmışa hak (lar) ını ver. (Malını) israf ile saçıb savurma. |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber (malını) büsbütün saçıp savurma. |
|
ALİ BULAÇ |
Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp-savurma. |
|