إِذَا رَأَتْهُمْ مِنْ مَكَانٍ بَعِيدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظًا وَزَفِيرًا |
ARAPÇA LATİN |
İzâ raethum min mekânin baîdin semiû lehâ tegayyuzan ve zefîrâ(zefîran). |
|
DİYANET İŞLERİ |
Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler. |
|
DİYANET VAKFI |
Cehennem ateşi uzak bir mesafeden kendilerini görünce, onun öfkelenişini (müthiş kaynamasını) ve uğultusunu işitirler. |
|
ELMALILI SADE |
O ateş onları uzak bir yerden gördüğü zaman, ona özgü bir hışımlanma ve uğultu duyarlar. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
Onları uzak bir mekandan görünce onun için bir galeyan ve bir şiddetli ses işitirler. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Bu ateş onları uzaktan görünce onun uğultusu ve öfkeli solumaları kulaklarına gelir. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Ateş, onları tâ uzaktan gördü mü duyacak onlar, ateşin şiddetli kızgınlığını ve harıl harıl yanarken çıkardığı sesi. |
|
İBN-İ KESİR |
Bu, kendilerine uzak bir yerden gözükünce onun kaynayışını ve uğultusunu duyacaklardır. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
(Ateş,) Onları uzak bir yerden gördüğünde, onlar bunun gazablı öfkesini ve uğultusunu işitirler. |
|
BEKİR SADAK |
Bu ates, onlara uzak bir yerden gozukunce, onun kaynamasini ve ugultusunu isitirler. |
|
CELAL YILDIRIM |
O ateş bunları uzak bir yerden görünce, onun, öfkesinden köpürüp korkunç uğultusunu duyarlar, |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
O, kendilerini uzak bir yerden gördüğü zaman onlar bunun o müdhiş gazablanışını ve uğultusunu duyacaklardır. |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Öyle ki, bu ateş onları uzak bir yerden gördüğü vakit, onlar, bunun galeyan ve homurdanışını işitirler. |
|
ALİ BULAÇ |
(Ateş,) Onları uzak bir yerden gördüğünde, onlar bunun gazablı öfkesini ve uğultusunu işitirler. |
|