خَالِدِينَ فِيهَا ۚ حَسُنَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا |
ARAPÇA LATİN |
Hâlidîne fîhâ, hasunet mustekarren ve mukâmâ(mukâmen). |
|
DİYANET İŞLERİ |
Orada ebedî kalırlar. Orası ne güzel bir durak ve ne güzel bir konaktır! |
|
DİYANET VAKFI |
Orada ebedî kalacaklardır. Orası ne güzel bir yerleşme ve ikamet yeridir. |
|
ELMALILI SADE |
Orada ebedi kalacaklar; ne güzel durulacak bir yer, ne güzel bir makam! |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
Orada müebbet sûrette kalacaklardır. (Orası) Bir karargâh ve bir ikematgâh olmak üzere ne güzel olmuştur. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Orada sürekli kalacaklardır. Orası ne güzel bir konut ve ne güzel bir barınaktır. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Orada ebedî kalırlar; orası, karâr edilecek ne güzel bir yerdir, durulup kalınacak ne güzel bir yurt. |
|
İBN-İ KESİR |
Orada temelli kalırlar. Orası ne güzel bir yer ve ne güzel bir duraktır. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Orda ebedi olarak kalıcıdırlar; o, ne güzel bir karargâh ve ne güzel bir konaklama yeridir. |
|
BEKİR SADAK |
Orada temellidirler. Orasi ne guzel bir yer ve ne guzel duraktir! |
|
CELAL YILDIRIM |
Orada devamlı kalıcılardır. Orası ne güzel karargâh ve ne güzel kalınacak yerdir. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
Orada ebedî kalıcıdırlar onlar. O, ne güzel bir karargâhdır, (ne güzel) bir ikaametgâhdır! |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Orada ebedî kalacaklar; o ne güzel bir karargâh ne güzel bir makamdır!... |
|
ALİ BULAÇ |
Orda ebedi olarak kalıcıdırlar; o, ne güzel bir karargah ve ne güzel bir konaklama yeridir. |
|