Kasas Suresi
 



AYET NO

MEAL

1 Tâ sîn mîm. Facebook'ta Paylaş
2 Bunlardır gerçekle bâtılı açıklayan kitabın âyetleri. Facebook'ta Paylaş
3 Mûsâ´ya ve Firavun´a âit haberlerden bir kısmını, gerçek olarak, inanan topluluğa bildirmen için okumaktayız sana. Facebook'ta Paylaş
4 Şüphe yok ki Firavun, yeryüzünde yücelmişti ve halkını bölük bölük etmişti ve onlardan bir topluluğu zayıf bir hâle getirmede, oğullarını kesmede, kadınlarını bırakmadaydı; hiç şüphe yok ki o, bozgunculardandı. Facebook'ta Paylaş
5 Ve bizse yeryüzünde zayıf bir hâle getirilmesi istenenlere lûtfetmeyi ve onları, halka rehber kılmayı ve yeryüzüne, onları mîras bırakmayı dilemedeydik. Facebook'ta Paylaş
6 İstiyorduk ki onları yeryüzünde yerleştirip kuvvetlendirelim ve Firavun´la Hâmân´a ve askerlerine de, onlardan çekindikleri şeyleri gösterelim. Facebook'ta Paylaş
7 Ve Mûsâ´nın anasına, onu emzir, bir tehlikeye uğramasından ürkersen at onu nehre ve korkma, tasalanma, şüphe yok ki biz, onu sana tekrar veririz ve onu peygamberlere katar, peygamber yaparız diye vahyettik. Facebook'ta Paylaş
8 Kendilerine düşman olması, onları tasalandırması için Firavun´un adamları, onu buldular; şüphe yok ki Firavun ve Hâmân´la askerleri, yanlış hareket etmedeydiler. Facebook'ta Paylaş
9 Firavun´un karısı dedi ki: Senin de gözünü aydınlatır bu, benim de, öldürme bunu, umarım ki bize faydası dokunur, yahut da evlât ederiz onu kendimize ve onların, hiçbir şeyden haberleri yoktu. Facebook'ta Paylaş
10 Mûsâ´nın anası, gönlü bomboş bir halde kaldı, eğer inananlara katılması için gönlünü, bize bağlamasaydık nerdeyse açığa vuracaktı bunu. Facebook'ta Paylaş
11 Ve kız kardeşine, sen dedi gözetle onu; o da, öbürleri anlamadan uzaktan gözetledi. Facebook'ta Paylaş
12 Ve Mûsâ´ya daha önce bütün süt ninelerin sütünü harâm etmiştik; kız kardeşi, ona süt verip yetiştirecek, ona öğüt verip büyütmeyi üstlerine alacak bir âileyi bildireyim mi size dedi. Facebook'ta Paylaş
13 Derken, gözü aydın olsun, ışıklansın ve mahzûn olmasın ve Allah´ın vaadettiği şeyin, şüphesiz gerçek olduğunu bilsin diye tekrar anasına verdik onu, fakat insanların çoğu bilmez. Facebook'ta Paylaş
14 Ergenlik çağına gelip olgunlaşınca ona peygamberlik ve bilgi verdik ve biz, iyilik edenleri böylece mükâfâtlandırırız. Facebook'ta Paylaş
15 Halkı, gaflete dalmış, öğle uykusundayken şehre girdi de orada iki adamın kavga etmekte olduğunu gördü; bu, kendi taraftarlarındandı, öbürü, düşmanlarından. Derken, taraftarlarından olan, düşmanlarından olana karşı Mûsâ´dan yardım istedi, o da düşmanlarından olan kişinin göğsüne bir yumruk indirdi de işini bitiriverdi; bu iş dedi, Şeytan´ın işlerinden; şüphe yok ki o, insanı apaçık sapıklığa sevkeden bir düşman. Facebook'ta Paylaş
16 Rabbim dedi, ben kendime zulmettim, sen yarlıga beni ve mabudu, onu yarlıgadı; şüphe yok ki o, suçları örter, rahîmdir. Facebook'ta Paylaş
17 Rabbim dedi, beni nîmetlendirdiğin şeylerle mücrimlere kesin olarak arka olmayacağım artık. Facebook'ta Paylaş
18 Korkarak, gözleyip bekleyerek şehirde sabahladı, derken dün kendisinden yardım isteyen, gene birisiyle çekişmedeydi ve gene kendisinden yardım istedi. Mûsâ da ona, şüphe yok ki dedi sen, apaçık bir azgınsın. Facebook'ta Paylaş
19 Kendilerine düşman olanı tutmak isteyince öbürü, Mûsâ´yı kendi aleyhinde sanıp ey Mûsâ dedi, dün birini öldürdüğün gibi beni de öldürmek istiyorsun galiba; sen, yeryüzünde mutlaka bir cebbar olmak istiyor, arabuluculardan olmayı hiç dilemiyorsun. Facebook'ta Paylaş
20 Ve şehrin öte yanından koşa koşa birisi geldi de ey Mûsâ dedi, ileri gelenler, seni öldürmek için birbirleriyle görüşüp danışmadalar, hemen çık git, şüphe etme ki ben sana öğüt verenlerdenim. Facebook'ta Paylaş
21 Mûsâ, korkarak, çekinip gözetleyerek şehirden çıktı ve Rabbim dedi, sen beni zâlim topluluktan kurtar. Facebook'ta Paylaş
22 Medyen tarafına yönelince de umarım ki dedi, Rabbim, beni doğru yola sevk eder. Facebook'ta Paylaş
23 Medyen suyuna varınca orada, hayvanlarını sulayan bir bölük halk gördü. Gerilerinde de iki kadın vardı, onlar, hayvanlarını sudan men ediyorlardı. Mûsâ, ne yapıyorsunuz, niçin hayvanlarınızı sulamıyorsunuz deyince dediler ki çobanlar gidinceye dek biz, hayvanlarımızı sulayamıyoruz ve babamız da pek ihtiyar bir adam. Facebook'ta Paylaş
24 Mûsâ, onların hayvanlarına su verdi, sonra da bir gölgeye çekilip Rabbim dedi, bana, hayra âit ne indirdiysen, ne lütufta bulunduysan şüphe yok ki hepsine de muhtâcım ben. Facebook'ta Paylaş
25 Derken o iki kadının biri, utanarak ona geldi de babam dedi, hayvanlarımızı suladığından dolayı seni mükâfâtlandırmak için çağırıyor. Mûsâ, ona gidip başından geçenleri anlatınca o, korkma dedi, zâlim topluluktan kurtuldun. Facebook'ta Paylaş
26 O iki kızın biri de babacığım dedi, onu ücretle tut, şüphe yok ki ücretle tutacağın adamların en hayırlısı, en emîni bu. Facebook'ta Paylaş
27 Babası, Mûsâ´ya dedi ki: Bana sekiz yıl hizmet edersen buna karşılık sana şu iki kızımdan birini vermek istiyorum; ama sen on yılı doldurursan bu da sana âit artık ve ben, sana zahmet ve meşakkat vermek istemem; Allah dilerse beni iyi kişilerden bulursun. Facebook'ta Paylaş
28 Mûsâ, bu dedi, seninle benim aramda bir sözleşme. Hangi müddeti tamamlarsam tamamlayayım, demek bir haksızlık edilmeyecek bana ve Allah da şu sözlerimize tanık. Facebook'ta Paylaş
29 Derken Mûsâ, o müddeti bitirince âilesiyle yola düştü ve Tur tarafında bir ateş gördü. Âilesine, siz durun dedi, gerçekten de bir ateş görüyorum ben, gideyim de orada birisi varsa yoldan haber alayım, yahut da ısınmanız için bir kor getireyim size. Facebook'ta Paylaş
30 Oraya gelince kutlu yerde bulunan vâdînin sağ tarafındaki ağaçtan kendisine nidâ edildi: Ey Mûsâ, şüphe yok ki ben, âlemlerin Rabbi Allah´ım. Facebook'ta Paylaş
31 Ve at sopanı yere. Mûsâ, sopayı, bir yılan gibi kıvranıyor görünce geri döndü ve bir daha da oraya gelmemek istedi. Rab, ey Musa dedi, gel ve korkma, şüphe yok ki sen, emniyete erenlerdensin. Facebook'ta Paylaş
32 Elini koynuna koy da bir hastalık yüzünden olmaksızın bembeyaz, parıl parıl parlar bir halde çıksın, korkudan yanlarına düşen ellerini kavuştur göğsüne; bu iki şey, Rabbinden, Firavun´a ve ileri gelen adamlarına iki kesin delil; şüphe yok ki onlar, buyruktan çıkmış bir topluluktur. Facebook'ta Paylaş
33 Mûsâ, Rabbim dedi, ben onlardan birisini öldürdüm, korkarım, beni öldürürler. Facebook'ta Paylaş
34 Ve kardeşim Hârûn, dil bakımından benden daha fasih, onu da benimle berâber gönder de bana yardım etsin, gerçeklesin beni, çünkü ben yalanlamalarından korkmaktayım. Facebook'ta Paylaş
35 Kardeşinle dedi, kolunu kuvvetlendireceğiz ve size öylesine bir kuvvet vereceğiz ki delillerimiz sâyesinde size hiçbir fenalıkta bulunamayacaklar; siz ve size uyanlar, üstünsünüz. Facebook'ta Paylaş
36 Mûsâ, apaçık delillerimizle onlara gelince bu, uydurma bir büyüden başka bir şey değil, gelip geçmiş atalarımız zamanında böyle bir şey duymadık biz dediler. Facebook'ta Paylaş
37 Mûsâ dedi ki: Kim hidâyetle gelmiştir onun katından ve yurdun sonu, kimin için daha hayırlı olacak, bunu Rabbim, daha iyi bilir; şüphe yok ki zâlimler, kurtulmazlar muratlarına ermezler. Facebook'ta Paylaş
38 Ve Firavun, ey ileri gelenler dedi, ben, benden başka bir mâbûdunuz olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân, balçığa bir ateş yak da tuğla yap bana ve yüksek bir köşk kur, belki oraya çıkar, Mûsâ´nın mâbûdunu anlarım ve gene de şüphe yok ki ben yalancılardan sanıyorum onu. Facebook'ta Paylaş
39 O da, askerleri de yeryüzünde haksız yere ululanmaya kalkıştılar ve şüphe yok ki dönüp tapımıza gelmeyecekler sandılar kendilerini. Facebook'ta Paylaş
40 Biz de hem onu, hem askerini helâk ettik, onları suya boğduk; artık bak da gör, zâlimlerin sonucu ne olmuş. Facebook'ta Paylaş
41 Ve onları, halkı ateşe çağıran rehberler yaptık ve kıyâmet günü de yardım edilmez onlara. Facebook'ta Paylaş
42 Ve şu dünyâda artlarından lânet ettik onlara ve kıyâmet günü de onlar, çirkin bir azâba uğrayanlara katılacaklar. Facebook'ta Paylaş
43 Ve andolsun ki gelip geçen eski çağlardaki ümmetleri helâk ettikten sonra öğüt alsınlar, ibret alsınlar diye insanlara cangözleri, hidâyet ve rahmet olarak Mûsâ´ya kitap verdik. Facebook'ta Paylaş
44 Ve Mûsâ´ya o emri verip takdîrimizi yerine getirdiğimiz zaman sen, ne batı tarafındaydın, ne de görüyordun onu. Facebook'ta Paylaş
45 Fakat biz, Mûsâ´dan sonra da nice nesiller meydana getirdik de ömürleri uzayıp gitti onların ve sen, Medyen halkı içinde oturup âyetlerimizi onlardan okumak sûretiyle de bellemedin, fakat biziz onları gönderen. Facebook'ta Paylaş
46 Nidâ ettiğimiz zaman Tur tarafında da değildin; fakat senden önce kendilerine bir peygamber gelmeyen topluluğu, belki ibret alırlar, öğüt dinlerler diye korkutmak için Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin. Facebook'ta Paylaş
47 Onlara, elleriyle hazırladıkları bir felâket gelip çatsaydı Rabbimiz derlerdi, bize bir peygamber gönderseydin de delillerine uysaydık ve inananlara katılsaydık. Facebook'ta Paylaş
48 Fakat katımızdan o gerçek gelince de Mûsâ´ya verilen mûcizeler gibi mûcizeler verilseydi ona derler; önce Mûsâ´ya verilen mûcizeleri de inkâr edip iki büyü, birbirini desteklemede bunlar demediler mi ve şüphesiz biz, hepsini de inkâr ediyoruz demediler mi? Facebook'ta Paylaş
49 De ki: Şu iki kitaptan daha fazla doğru yola sevkeden bir kitap getirin doğru söylüyorsanız, getirin de uyayım ona. Facebook'ta Paylaş
50 Bunu kabûl etmezlerse artık bil ki onlar, ancak kendi dileklerine uyuyorlar ve Allah´ın hidâyetini bırakıp kendi dileğine uyan kişiden daha sapık kimdir ki? Şüphe yok ki Allah, zâlim topluluğu doğru yola sevketmez. Facebook'ta Paylaş
51 Ve andolsun öğüt alsınlar diye sözü, birbiri ardınca âyet âyet ulayıp indirmedeyiz. Facebook'ta Paylaş
52 Bundan önce kendilerine kitap verdiklerimiz, inanıyorlar buna. Facebook'ta Paylaş
53 Onlara okundu mu inandık ona diyorlar, şüphe yok ki o, Rabbimizden gelen bir gerçek, bundan önce de gerçeğe teslîm olmuştuk biz. Facebook'ta Paylaş
54 İşte onlardır ki mükâfatları iki kat verilir onlara sabrettiklerinden dolayı ve onlar, iyilikle giderirler kötülüğü ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden bir kısmını yoksullara harcarlar. Facebook'ta Paylaş
55 Ve onlar, kötü ve çirkin söz duyunca yüz çevirirler ve bizim yaptıklarımız derler, bize âit, sizin yaptıklarınız size, esenlik size, biz bilgisizleri dilemez, sevmeyiz. Facebook'ta Paylaş
56 Şüphe yok ki sen, sevdiğini doğru yola sevkedemezsin ve fakat Allah, dilediğini doğru yola sevk eder ve odur hidâyete erecekleri daha iyi bilen. Facebook'ta Paylaş
57 Ve dediler ki: Seninle berâber doğru yola uyarsak yerimizden, yurdumuzdan oluruz, bizi çıkarıverirler buradan. Biz onları, her çeşit yiyeceklerin, meyvelerin getirilip toplandığı emin bir haremde yerleştirmedik mi, onlara katımızdan rızık olarak vermedik mi bunları ve fakat çoğu bilmez. Facebook'ta Paylaş
58 Ve biz, geçim bolluğuna nâil olmuş ve şükretmemiş nice şehirlerin halkını helâk ettik; işte pek azı müstesna, kendilerinden sonra insanlara yurt olmayan evleri ve oralara biz vâris olmuşuzdur. Facebook'ta Paylaş
59 Ve Rabbin, ana şehirlerine, halka âyetlerimizi okuyacak peygamber göndermedikçe şehirleri helâk etmez ve biz, halkı zâlim olan şehirlerden başka şehirleri helâk etmedik. Facebook'ta Paylaş
60 Ve size ne verildiyse, dünyâ yaşayışına âit metâlardan, dünyâ ziynetinden ibâret ve Allah katındaki, daha hayırlıdır ve daha sürekli; hâlâ mı akıl etmezsiniz? Facebook'ta Paylaş
61 Kendisine güzelim bir vaitte bulunduğumuz ve vaadettiğimize kavuşmuş olan, dünyâ yaşayışında nîmetlendirdiğimiz, sonra da kıyâmet gününde tapımıza getirdiğimiz kimseye mi benzer? Facebook'ta Paylaş
62 O gün, onlara nidâ eder de nerede der, bana eş, ortak sandığınız şeyler? Facebook'ta Paylaş
63 Azâp edeceğimize dâir söylediğimiz sözü hakedenler, Rabbimiz derler, işte şunlar, azdırdığımız kişiler, biz nasıl azmışsak onları da öyle azdırdık. Onlardan uzaklaştık, tapına geldik; onlar, bize tapmıyorlardı zâten. Facebook'ta Paylaş
64 Ve çağırın şirk koştuğunuz şeyleri denir, onlar da çağırırlar, fakat icâbet etmezler onlara ve azâbı görürler; ne olurdu doğru yolu bulsalardı. Facebook'ta Paylaş
65 Ve o gün onlara nidâ eder de ne cevap verdiniz der, gönderilen peygamberlere? Facebook'ta Paylaş
66 O gün bütün bahâneler kör olur onlarca ve hiçbir şey söyleyemezler. Facebook'ta Paylaş
67 Fakat tövbe eden ve inanan ve iyi işlerde bulunan, umulur ki kurtulanlardan olur, muradına erer. Facebook'ta Paylaş
68 Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer; seçmek, onlara âit bir hak değildir; münezzehtir Allah ve yücedir şirk koştukları şeylerden. Facebook'ta Paylaş
69 Ve Rabbin bilir, gönüllerinde ne saklıyorlarsa ve neyi açıklıyorlarsa. Facebook'ta Paylaş
70 Ve o, bir Allah´tır ki yoktur ondan başka tapacak, onadır hamd önde de, sonda da ve onundur hüküm ve dönüp onun tapısına varacaksınız. Facebook'ta Paylaş
71 De ki: Allah, kıyâmet gününe dek geceyi uzatsaydı size, Allah´tan başka kim bir ışık verebilirdi size? Hâlâ mı duymazsınız? Facebook'ta Paylaş
72 De ki: Allah, kıyâmet gününe dek gündüzü uzatsaydı, içinde huzûra erip dinleneceğiniz geceyi Allah´tan başka kim getirebilirdi size? Hâlâ mı görmezsiniz? Facebook'ta Paylaş
73 Ve rahmetindendir ki sükûn ve huzûra ermeniz ve lûtfundan rızkınızı arayıp bulmanız ve şükretmeniz için geceyle gündüzü halketti size. Facebook'ta Paylaş
74 Ve o gün onlara nidâ edilir de nerede denir, bana eş sandıklarınız? Facebook'ta Paylaş
75 Ve biz her ümmetten bir tanık getirir de getirin bakalım deriz, delillerinizi. Artık bilirler ki şüphesiz gerçek, Allah´ındır ve uydurdukları şeylerin hepsi de gözlerinden kaybolup gider. Facebook'ta Paylaş
76 Şüphe yok ki Kârun, Mûsâ´nın kavmindendi de onlara karşı isyân etti; ona öyle hazîneler vermiştik ki anahtarlarını bile güçlü kuvvetli on, onbeş kişi götüremezdi. Hani kavmi ona sevinip övünme demişti, şüphe yok ki Allah, sevinip övünenleri sevmez. Facebook'ta Paylaş
77 Allah´ın sana verdiği mal, menâl yüzünden âhiret yurdunu aramaya bak ve dünyâdaki nasîbini de unutma ve Allah sana nasıl ihsân ettiyse sen de ihsân et ve yeryüzünde bozgunculuk etmeye kalkışma; şüphe yok ki Allah, bozguncuları sevmez. Facebook'ta Paylaş
78 O, bu dedi, ancak bendeki bilgi sâyesinde bana verilmiştir. Bilmez miydi ki Allah, hiç şüphesiz ondan önce, kuvvet bakımından ondan daha üstün, topluluk bakımından ondan daha fazla nice nesilleri helâk etmiştir ve suçluların suçlarını bile sormaya hâcet yok zâten. Facebook'ta Paylaş
79 Derken kavminin karşısına süslenip çıktı da dünyâ yaşayışını dileyenler, ne olurdu dediler, bize de Kârun´a verilen verilseydi, şüphe yok ki o, dünyâ malından büyük bir nasîbe sâhip. Facebook'ta Paylaş
80 Ve kendilerine bilgi verilenlerse yazıklar olsun size dediler, inanan ve iyi işlerde bulunana Allah´ın sevâbı, daha da hayırlıdır ve buna da ancak sabredenler nâil olur. Facebook'ta Paylaş
81 Derken onu da, sarayını da yere geçirdik, Allah´tan başka ona yardım edecek bir topluluğa sâhip değildi ve kendisinin de kendisine bir yardımı dokunamadı. Facebook'ta Paylaş
82 Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, öylesine sabahladılar ki hey gidi hey diyorlardı, şüphe yok ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını bollaştırmada, dilediğini daraltmada, Allah lûtfetmeseydi bize, bizi de yere geçirirdi ve hey gidi hey, şüphe yok ki kâfirler kurtulmazlar, muratlarına ermezler. Facebook'ta Paylaş
83 İşte âhiret yurdu; biz onu, yeryüzünde yücelik ve bozgunculuk dilemeyenlere veririz ve sonuç, çekinenlerindir. Facebook'ta Paylaş
84 Kim bir iyilikle gelirse ona, yaptığından daha hayırlı mükâfat var ve kim, bir kötülükle gelirse o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıklarının karşılığı neyse onunla cezâlandırılır. Facebook'ta Paylaş
85 Şüphe yok ki sana, Kur´ân´ın hükümlerini farz eden, elbette döneceğin yere döndürecek seni. De ki: Rabbim daha iyi bilir, kimdir doğru yola gelen ve kimdir apaçık sapıklıkta kalan. Facebook'ta Paylaş
86 Sana ancak Rabbinden bir rahmet olarak kitabın vahyedilmesini umuyordun, artık kâfirlere arka olma. Facebook'ta Paylaş
87 Ve sakın sana indirildikten sonra seni Allah´ın âyetlerinden çevirmesinler ve Rabbine çağır halkı ve sakın şirk koşanlardan olma. Facebook'ta Paylaş
88 Ve Allah´la berâber bir başka mâbûdu çağırma; yoktur tapacak ondan başka; her şey helâk olur, ancak onun zâtıdır kalan, onundur hüküm ve hepiniz, dönüp onun tapısına varacaksınız. Facebook'ta Paylaş