وَأَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ |
ARAPÇA LATİN |
Ve emdednâhum bi fâkihetin ve lahmin mimmâ yeştehûn (yeştehûne). |
|
DİYANET İŞLERİ |
Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik. |
|
DİYANET VAKFI |
Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik. |
|
ELMALILI SADE |
Bir de onlara bir meyve ve içlerinin çekeceği bir et yetiştirmekteyiz. |
|
ÖMER NASUHI BİLMEN |
(22-23) Ve onlara arzu edeceklerinden bir meyve ile ve bir et ile imdat etmişizdir. Ve orada bir kâseyi teatide bulunurlar, onda ne bir saçma söz vardır ve ne de bir günah. |
|
FİZİLALİL KURAN |
Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz. |
|
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI |
Ve onlara meyve ve gönüllerinin tam istediği et vereceğiz. |
|
İBN-İ KESİR |
Onlara, diledikleri meyve ve etten bol bol vermişizdir. |
|
TEFHİMÜL KURAN |
Onlarla, istek duyup arzuladıkları meyvelerden ve etten de bol bol verdik. |
|
BEKİR SADAK |
Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz. |
|
CELAL YILDIRIM |
Onlara (Cennet´tekilere), canlarının çektiği meyvalardan ve etten sunarız. |
|
HASAN BASRİ ÇANTAY |
Onlara canlarının isteyeceği meyve (ler) i, et (ler) i de bol bol verdik. |
|
ALİ FİKRİ YAVUZ |
Onlara (cennetde) bir meyva ve içlerinin çekeceği bir et verdik, (vereceğiz). |
|
ALİ BULAÇ |
Onlara, istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik. |
|