|
Suara Suresi
|
AYET NO |
MEAL |
1 |
Tâ. Sîn. Mîm. |
|
2 |
Bunlar, apaçık Kitab´ın âyetleridir. |
|
3 |
(Resûlüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın! |
|
4 |
Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır. |
|
5 |
Kendilerine, o çok esirgeyici Allah´tan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler. |
|
6 |
Üstelik (ona) «yalandır» derler; fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir. |
|
7 |
Yeryüzüne bir bakmazlar mı! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik. |
|
8 |
Şüphesiz bunlarda (Allah´ın kudretine) bir nişâne vardır; ama çoğu iman etmezler. |
|
9 |
Şüphe yok ki Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
|
10 |
(10-11) Hani Rabbin Musa´ya: O zalimler güruhuna, Firavun´un kavmine git. Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti. |
|
11 |
(10-11) Hani Rabbin Musa´ya: O zalimler güruhuna, Firavun´un kavmine git. Hâla (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar? diye seslenmişti. |
|
12 |
Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum. |
|
13 |
(Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için Harun´a da elçilik ver. |
|
14 |
Onların bana isnad ettikleri bir suç da var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum. |
|
15 |
Allah buyurdu: Hayır (seni asla öldüremezler)! İkiniz mucizelerimizle gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz. |
|
16 |
Haydi Firavun´a gidip deyin ki: Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi´nin elçisiyiz; |
|
17 |
İsrailoğullarını bizimle beraber gönder. |
|
18 |
(Kendisine Allah´ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? |
|
19 |
Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin! |
|
20 |
Musa: Ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım. |
|
21 |
Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı. |
|
22 |
O nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) İsrailoğullarını kendine kul köle etmendir. |
|
23 |
Firavun şöyle dedi: Âlemlerin Rabbi dediğin de nedir? |
|
24 |
Musa cevap verdi: Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. |
|
25 |
(Firavun) etrafında bulunanlara: İşitiyor musunuz? dedi. |
|
26 |
Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir. |
|
27 |
Firavun: Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi. |
|
28 |
Musa devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir. |
|
29 |
Firavun: Benden başkasını tanrı edinirsen, andolsun ki seni zindanlıklardan ederim! dedi. |
|
30 |
Musa: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi. |
|
31 |
Firavun: Doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu! diye karşılık verdi. |
|
32 |
Bunun üzerine Musa asâsını atıverdi; bir de ne görsünler, asâ apaçık koca bir yılan (oluvermiş)! |
|
33 |
Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)! |
|
34 |
Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz! |
|
35 |
Sizi sihiriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz? |
|
36 |
Dediler ki: Onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder; |
|
37 |
Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler. |
|
38 |
Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi. |
|
39 |
Halka: Siz de toplanıyor musunuz (haydi hemen toplanın), denildi. |
|
40 |
(Firavun´un adamları:) Eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler. |
|
41 |
Sihirbazlar geldiklerinde Firavun´a: Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler. |
|
42 |
Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız. |
|
43 |
Musa onlara: Ne atacaksanız atın! dedi. |
|
44 |
Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: Firavun´un kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz, dediler. |
|
45 |
Sonra Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor! |
|
46 |
(Bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. |
|
47 |
(47-48) «Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun´un Rabbine iman ettik» dediler. |
|
48 |
(47-48) «Âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun´un Rabbine iman ettik» dediler. |
|
49 |
Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım! |
|
50 |
«Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz.» |
|
51 |
«Biz, ilk iman edenler olduğumuz için Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız.» |
|
52 |
Musa´ya: Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik. |
|
53 |
Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi: |
|
54 |
«Esasen bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattır.» |
|
55 |
«(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir.» |
|
56 |
«Biz ise, elbette uyanık (ve yekvücut) bir cemaatız.» (diyor ve dedirtiyordu). |
|
57 |
(57-58) Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli bir yerden çıkardık. |
|
58 |
(57-58) Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli bir yerden çıkardık. |
|
59 |
Böylece, bunlara İsrailoğullarını mirasçı yaptık. |
|
60 |
Derken (Firavun ve adamları) gün doğumunda onların ardına düştüler. |
|
61 |
İki topluluk birbirini görünce, Musa´nın adamları: İşte yakalandık! dediler. |
|
62 |
Musa: Asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir. |
|
63 |
Bunun üzerine Musa´ya: Asân ile denize vur! diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu. |
|
64 |
Ötekilerini de oraya yaklaştırdık. |
|
65 |
Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık. |
|
66 |
Sonra ötekilerini suda boğduk. |
|
67 |
Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir. |
|
68 |
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
|
69 |
(Resûlüm!) Onlara İbrahim´in haberini de naklet. |
|
70 |
Hani o, babasına ve kavmine: Neye tapıyorsunuz? demişti. |
|
71 |
«Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz» diye cevap verdiler. |
|
72 |
İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı? |
|
73 |
Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı? |
|
74 |
Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk. |
|
75 |
(75-76) İbrahim dedi ki: İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın; neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü? |
|
76 |
(75-76) İbrahim dedi ki: İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın; neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü? |
|
77 |
İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur); |
|
78 |
Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O´dur. |
|
79 |
Beni yediren, içiren O´dur. |
|
80 |
Hastalandığım zaman bana şifa veren O´dur. |
|
81 |
Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O´dur. |
|
82 |
Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O´dur. |
|
83 |
Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat. |
|
84 |
Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle! |
|
85 |
Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl. |
|
86 |
Babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et). Çünkü o sapıklardandır. |
|
87 |
(İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme. |
|
88 |
O gün, ne mal fayda verir ne de evlât. |
|
89 |
Ancak Allah´a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur). |
|
90 |
(O gün) cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır. |
|
91 |
Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir. |
|
92 |
(92-93) Onlara: Allah´tan gayrı taptıklarınız hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu? denilir. |
|
93 |
(92-93) Onlara: Allah´tan gayrı taptıklarınız hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu? denilir. |
|
94 |
(94-95) Artık onlar, o azgınlar ve İblis orduları, toptan oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar. |
|
95 |
(94-95) Artık onlar, o azgınlar ve İblis orduları, toptan oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar. |
|
96 |
Orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler: |
|
97 |
Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz. |
|
98 |
Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk. |
|
99 |
Bizi ancak o günahkârlar saptırdı. |
|
100 |
(100-101) Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz. |
|
101 |
(100-101) Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz. |
|
102 |
Ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak! |
|
103 |
Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. |
|
104 |
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
|
105 |
Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar. |
|
106 |
Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? |
|
107 |
Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. |
|
108 |
Artık Allah´a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. |
|
109 |
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. |
|
110 |
Onun için, Allah´tan korkun ve bana itaat edin. |
|
111 |
Onlar şöyle cevap verdiler: Sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç! |
|
112 |
Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur. |
|
113 |
Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Bir düşünseniz! |
|
114 |
Ben iman eden kimseleri kovacak değilim. |
|
115 |
Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım. |
|
116 |
Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın! |
|
117 |
Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı. |
|
118 |
Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar. |
|
119 |
Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık. |
|
120 |
Sonra da geri kalanları suda boğduk. |
|
121 |
Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. |
|
122 |
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
|
123 |
Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı. |
|
124 |
Kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? |
|
125 |
Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. |
|
126 |
Artık Allah´a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. |
|
127 |
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. |
|
128 |
Siz her yüksek yere bir alâmet dikerek eğleniyor musunuz? |
|
129 |
Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz? |
|
130 |
Yakaladığınız zaman, zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz? |
|
131 |
Artık Allah´tan korkun ve bana itaat edin. |
|
132 |
(132-134) Bildiğiniz şeyleri size veren, size davarlar, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan eden (Allah´a karşı gelmek)ten sakının. |
|
133 |
(132-134) Bildiğiniz şeyleri size veren, size davarlar, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan eden (Allah´a karşı gelmek)ten sakının. |
|
134 |
(132-134) Bildiğiniz şeyleri size veren, size davarlar, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan eden (Allah´a karşı gelmek)ten sakının. |
|
135 |
Doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum. |
|
136 |
(Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir. |
|
137 |
Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir. |
|
138 |
Biz azaba uğratılacak da değiliz. |
|
139 |
Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helâk ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler. |
|
140 |
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
|
141 |
Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı. |
|
142 |
Kardeşleri Sâlih onlara şöyle demişti: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? |
|
143 |
Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. |
|
144 |
Artık Allah´a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. |
|
145 |
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. |
|
146 |
(146-148) Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde; ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)? |
|
147 |
(146-148) Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde; ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)? |
|
148 |
(146-148) Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde; ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)? |
|
149 |
(Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz). |
|
150 |
Artık Allah´tan korkun ve bana itaat edin. |
|
151 |
(151-152) Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen aşırı gidenlerin emrine uymayın. |
|
152 |
(151-152) Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen aşırı gidenlerin emrine uymayın. |
|
153 |
Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin! |
|
154 |
Sen de ancak bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir. |
|
155 |
Salih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi. |
|
156 |
Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir. |
|
157 |
Buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular. |
|
158 |
Bunun üzerine onları azap yakaladı. Doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. |
|
159 |
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
|
160 |
Lût kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı. |
|
161 |
Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? |
|
162 |
Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. |
|
163 |
Artık Allah´a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. |
|
164 |
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. |
|
165 |
(165-166) Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! |
|
166 |
(165-166) Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! |
|
167 |
Onlar şöyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın! |
|
168 |
Lût: Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim! |
|
169 |
Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar. |
|
170 |
Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık. |
|
171 |
Ancak bir kocakarı müstesna. O, geride kalanlardan (oldu). |
|
172 |
Sonra diğerlerini helâk ettik. |
|
173 |
Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki... Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü! |
|
174 |
Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler. |
|
175 |
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
|
176 |
Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı. |
|
177 |
Şuayb onlara şöyle demişti: (Allah´a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? |
|
178 |
Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. |
|
179 |
Artık Allah´a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. |
|
180 |
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. |
|
181 |
Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın. |
|
182 |
Doğru terazi ile tartın. |
|
183 |
İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. |
|
184 |
Sizi ve önceki nesilleri yaratan (Allah)tan korkun. |
|
185 |
Onlar şöyle dediler: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin! |
|
186 |
Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin. Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz. |
|
187 |
Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır. |
|
188 |
Şuayb: Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi. |
|
189 |
Velhasıl onu yalancı saydılar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi! |
|
190 |
Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. |
|
191 |
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. |
|
192 |
Muhakkak ki o (Kur´an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir. |
|
193 |
(193-195) (Resûlüm!) Onu Rûhu´l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine indirmiştir. |
|
194 |
(193-195) (Resûlüm!) Onu Rûhu´l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine indirmiştir. |
|
195 |
(193-195) (Resûlüm!) Onu Rûhu´l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine indirmiştir. |
|
196 |
O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır. |
|
197 |
Benî İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir? |
|
198 |
(198-199) Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi. |
|
199 |
(198-199) Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi. |
|
200 |
(200-201) Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. |
|
201 |
(200-201) Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. |
|
202 |
İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir. |
|
203 |
O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir. |
|
204 |
(Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı? |
|
205 |
(205-206) Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak, sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse! |
|
206 |
(205-206) Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak, sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse! |
|
207 |
Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır. |
|
208 |
(208-209) Biz hiçbir memleketi, öğüt vermek üzere (gönderdiğimiz) uyarıcıları (peygamberleri) olmadan yok etmemişizdir. Biz zalim değiliz. |
|
209 |
(208-209) Biz hiçbir memleketi, öğüt vermek üzere (gönderdiğimiz) uyarıcıları (peygamberleri) olmadan yok etmemişizdir. Biz zalim değiliz. |
|
210 |
O´nu (Kur´an´ı) şeytanlar indirmedi. |
|
211 |
Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez. |
|
212 |
Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır. |
|
213 |
O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun! |
|
214 |
(Önce) en yakın akrabanı uyar. |
|
215 |
Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir. |
|
216 |
Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım. |
|
217 |
Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan. |
|
218 |
O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor. |
|
219 |
Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor). |
|
220 |
Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O´dur. |
|
221 |
Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi? |
|
222 |
Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler. |
|
223 |
Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar. |
|
224 |
Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar. |
|
225 |
(225-226) Onların her vâdide başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? |
|
226 |
(225-226) Onların her vâdide başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? |
|
227 |
Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah´ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir. |
|